aç
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, mecaz, zarf]
Yemek yemesi gereken; tok karşıtı
- Baş ağrısı bana eski ve pis otelin aç tahtakurularını bile duyurmadı.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, zarf]
Yiyecek bulamayan
- Ben hem öksüzüm hem yetimim hem de tam 23 saattir açım.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, zarf]
Gözü doymaz, gözü doymayan
- Ne aç adam!
-
[sıfat, mecaz, mecaz, zarf]
Çok istekli, çok hevesli
- Her zamanki gibi bilgiye aç, her zamanki gibi ağızları lafla, kafaları düşünceyle dolu çalçene yaratıklarız.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, zarf]
Karnı doymamış olarak
- Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense.