açılmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Açık duruma gelmek veya getirilmek
- Perdenin rengi açıldı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Renk daha açık bir tona gelmek
- Ateşi düşünce hasta açıldı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Kendine gelmek, biraz iyileşmek
- Kasabada bir çırçır fabrikası açılmış.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak
- Ayakkabısı açıldı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Kuruluş ilk kez veya yeniden işe başlamak
- Pantolonun dizleri açıldı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
İşini gereğinden veya yapabileceğinden geniş tutmak
- Belki hava açılıyor.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Geniş bir duruma gelmek
- Araç uzun yolda açıldı, hızı arttı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Yırtık duruma gelmek
- Ben yüzerken biraz fazla açıldım, kendimi Vardar'ın kuvvetli bir akıntısına kaptırdım.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek
- Yol açılmış, biriken vasıtalar sel hâlinde akmaya başlamıştı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz]
Gereken güce ulaşmak
- Hiç kimseye açılmayarak yaşadığım bu altı ay beni bitirdi.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz] Kıyıdan uzaklaşmak
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz] Kapı, yol vb. geçit vermek
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz] Herhangi bir konuyla veya sorunla ilgili olarak düşünce ve uygulamalarda yeni koşulların gerektirdiği değişiklikleri veya yenilikleri yapmak
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz] Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine anlatmak
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, -den, -e, mecaz, -e, mecaz] Karşı cinse sevdiğini ilk kez dile getirmek