açmak
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
- Kapıyı açıp içeri giriyorum.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Engeli kaldırmak
- Karla kapanan yolu açmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri açık duruma getirmek
- Kadın hamalı dışarı çıkardı, sonra çantasını açıp birkaç lira çıkardı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak
- Su borusunu açmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak
- Anıtın çevresini açmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Alanını genişletmek
- Kollarını açtı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Birbirinden uzaklaştırmak
- Yumağı açmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak
- Biraz sakinleşmek için kalktı, bir bitki çayı hazırladı, sonra da radyoyu açtı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak
- Güvenoyu başarısızlığından sonra transfer piyasasını açtı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek
- Bu boyayı biraz daha açmalı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak
- Bu renk odayı açtı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Alışverişi başlatmak
- İki oda arasına kapı açtık.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Rengin koyuluğunu azaltmak
- Size derdimi açmaya geldim.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Yakışmak, güzel göstermek
- Sınav açmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Ferahlık vermek
- Senin için üst katta bir oda açtık.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Geçit sağlamak
- Kollarını, göğsünü açmış.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Bir konu ile ilgili konuşmak
- Hava açtı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek
- Hiç kurumuş ağaç yeşerir, çiçek açar mı?
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Satranç, poker vb. oyunları başlatmak
- Burası beni açmadı, başka yere gidelim.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Yapmak, düzenlemek
- Öğretmen sürekli konuşuyor, öğrenciyi açmak istiyordu.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp]
Ayırmak, tahsis etmek
- Çıbanı açmak.
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp] Görünür duruma getirmek
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp] Gökyüzü bulutların dağılmasıyla aydınlanmak
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp] Bitki çiçekli duruma gelmek
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp] Sıkıntısını gidermek, içine, gönlüne ferahlık vermek
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp] Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp] Savaşla almak
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz, eskimiş, tıp] yarmak