ağız
Dil: Türkçe
-
[isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik]
Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ
- Kös, kalkan, boru sesleri at kişnemelerine karışıyor, alınan emirler, verilen kumandalar yüzlerce ağız tarafından ayrı ayrı tekrarlanıyordu.
-
[isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik]
Bu organın dudaklarla beraber dış sınırı
- Küçük bir ağız.
-
[isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik]
Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı
- Ağızları kopmuş bir çay takımının arasına gizlenmiş, koyu renkli bir cildi oradan alarak bana uzattı.
-
[isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik]
Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer
- Çay ağzı.
-
[isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik]
Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı
- Körfezin ağzı.
-
[isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik]
Giriş yeri
- Şimdi tünelin ağzında değilim artık.
-
[isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik]
kavşak
- Acem ağzı
-
[isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik]
Kesici aletlerin keskin tarafı
- Sağ elinde ağzına mermi sürülmüş bir mavzer tutuyor gibiydi tıpkı.
- [isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik] Üslup, ifade biçimi
- [isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik] Top, tüfek vb. silahlarda namlunun ucu veya açık olan kısmı
- [isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik] Belli yerleşim bölgelerine özgü, yazı dili hâline gelmemiş dil; diyalekt: Rumeli ağzı, Konya ağzı, Muğla ağzı, Siverek ağzı vb
- [isim, anatomi, anatomi, dil bilimi, müzik] Bir bölgenin müzik kültüründe görülen söyleyiş özelliklerinin tümü