ağız dolusu
Dil: Türkçe
-
[zarf, mecaz, sıfat, sıfat]
Ağzın alabileceği miktarda
- Bir boşalmaya, ağız dolusu boşalmaya, soyundan başlayarak boşalmaya isteğim var ki boşalamazsam patlayacağım.
-
[zarf, mecaz, sıfat, sıfat]
Birçok, birbiri ardınca olan
- Kaptan ağız dolusu küfür savuruyordu.
-
[zarf, mecaz, sıfat, sıfat]
Birbiri ardınca gelen, çok fazla
- Necati'yi okuyup sevenler, beğenenler ağız dolusu sitayiş ve beğenmeyenler ağız dolusu istihkar etsinler.