akmak
Dil: Türkçe
-
[-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo]
Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
- Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış.
-
[-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo]
Sıvı maddeler aşağıya yönelmek
- Dam akıyor.
-
[-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo]
Sıvı madde bir yerden çıkmak; süzülmek
- Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı.
-
[-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo]
Bir kap veya bir yer içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak
- Çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu.
-
[-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo]
Art arda ve toplu olarak gitmek
- Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar.
-
[-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo]
Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak
- Bir yılan aktı, yol boyunca akıyor, yolun kıyısından, önden.
- [-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo] Boya birbirine karışmak
- [-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo] Sürüp gitmek
- [-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo] Zaman çabuk geçmek
- [-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo] Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak
- [-den, nesnesiz, -e, nesnesiz, nesnesiz, -le, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, argo] Kayıp gitmek