aldırmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -e, -i, -den, -e, -i, -e, mecaz]
Alma işini yaptırmak
- Söyledim, söyledim, bir urgan aldıramadım.
-
[nesnesiz, -e, -i, -den, -e, -i, -e, mecaz]
Getirilmesini sağlamak
- Ne yaptı yaptı, nişanlısını oraya aldırdı.
-
[nesnesiz, -e, -i, -den, -e, -i, -e, mecaz]
Vücuttan herhangi bir parçayı veya organı sağlık sebebiyle çıkarttırmak
- Bademcik aldırmak. Çocuk aldırmak.
-
[nesnesiz, -e, -i, -den, -e, -i, -e, mecaz]
Başkasına kaptırmak
- Elinden aldırdı çünkü Demircan kardaşını?
-
[nesnesiz, -e, -i, -den, -e, -i, -e, mecaz]
Bir nesneyi bir kaba veya yere sığdırmak
- Bunca eşyayı bu küçücük eve nasıl aldırdınız.
-
[nesnesiz, -e, -i, -den, -e, -i, -e, mecaz]
Birine veya bir şeye önem vermek, değer vermek
- Aldırma sen hemen çalış ki biraz / Çalışan ilerler, yerinde kalmaz