alıkoymak
Dil: Türkçe
-
[-i, -den, -den, -i, -den]
Bir süre için bir yerde tutmak
- Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi.
-
[-i, -den, -den, -i, -den]
Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak
- Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit'ten bahsediyordu.
-
[-i, -den, -den, -i, -den]
Ayırıp saklamak
- Bu kitabı sizin için alıkoydum.
-
[-i, -den, -den, -i, -den]
Yoksun bırakmak
- İlk iki karım beni dalmış olduğum macera âleminden bir adım alıkoymamıştılar.
-
[-i, -den, -den, -i, -den]
Mâni olmak, engel olmak
- Zalimi zulmetmekten alıkoyarsan kardeşlik hakkını yerine getirmiş olursun.