asmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, -i, mecaz, mecaz]
Bir şeyi aşağıya sarkacak bir biçimde bir yere iliştirip sarkıtmak; talik etmek
- Lambayı tam pencerenin karşısına astı.
-
[-e, -i, -i, mecaz, mecaz]
Üzerine takınmak
- Kılıcını beline asmış, atına atladığı gibi hızla uzaklaşmış.
-
[-e, -i, -i, mecaz, mecaz]
Bir kimseyi boğazından ip vb. geçirip sallandırarak öldürmek; idam etmek
- Onu da asmışlar. Murdar gebermiş.
-
[-e, -i, -i, mecaz, mecaz]
Gitmek zorunda olunan bir yere özürsüz gitmemek
- Ben inek için oymalarımı bıraktım, dikiş makinesini tamir etmedim, mektebi astım.
- [-e, -i, -i, mecaz, mecaz] Görevi olan bir işi özürsüz yapmamak