ayırmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, -e, -den, -i, -den, -i, -i, -den, -i, -den]
Bir bütünü kendi içinde parçalara bölmek
- Elmayı dörde ayırmak.
-
[-e, -i, -e, -den, -i, -den, -i, -i, -den, -i, -den]
Bir bütünden bir parçayı herhangi bir amaçla bir tarafa koymak
- Günün fıkralarından bu kitaba ayırdıklarım pek azdır.
-
[-e, -i, -e, -den, -i, -den, -i, -i, -den, -i, -den]
Bir yeri bir engelle bölmek
- Paraydı bunlar, anayı kızdan ayıran.
-
[-e, -i, -e, -den, -i, -den, -i, -i, -den, -i, -den]
Birbirinden uzaklaştırmak; fasletmek
- Karıyı kocasından ayırmak.
-
[-e, -i, -e, -den, -i, -den, -i, -i, -den, -i, -den]
Nitelik değişikliğini anlamak, fark etmek
- Odayı çocuklara ayırmak.
- [-e, -i, -e, -den, -i, -den, -i, -i, -den, -i, -den] İki veya daha çok kimse arasındaki anlaşmayı, uzlaşmayı bozmak
- [-e, -i, -e, -den, -i, -den, -i, -i, -den, -i, -den] Farklı davranmak, ayrı tutmak
- [-e, -i, -e, -den, -i, -den, -i, -i, -den, -i, -den] Bir şey veya yeri bir kimsenin hizmetine hazır tutmak; tahsis etmek