bağlamak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
İp, bağ veya başka bir araçla bir şeyi bir yere veya birkaç şeyi birbirine tutturmak, birleştirmek
- Gemiyi iskeleye bağlamak.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Kumaş, ip, tel gibi şeyleri uçlarını birbiri arasından geçirmek suretiyle düğümlemek
- İpi ipe bağlamak.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Yaraya ilaç koyup bezle sarmak
- Yarayı bağlamak.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Denk yapmak, paket yapmak
- Yatakları bağlamak. Eşyayı bağlamak.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Anlaşma yapmak
- İşleri bugün sözleşmeye bağladı.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Uyulması zorunlu olmak
- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Eklemek, bir araya getirmek, birleştirmek
- Bu iş beni bağladı.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Başka bir işle uğraşamaz durumda olmak
- Bütün yolları bağlamışlar.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Sona erdirmek, bitirmek, tamamlamak
- Hem öylesine bir yağmur ki toprağın yüzü kaymak bağladı ve Mehmet'le babasını ‘kaymak kıran’ tırmıklar ile bir hayli uğraştırdı.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Geçişi engellemek
- Bu davranışınız beni size bağladı.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz]
Birini söz veya yazı ile bağlamak; taahhüt etmek, angaje etmek
- Kızım, ne yapsak da seni bu eve bağlayabilsek acaba?
- [-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz] Büyü, muska vb.nin aracılığıyla birinin birtakım isteklerini veya yetkinliğini engellemek, yok etmek
- [-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz] Yoğurt, yara vb. yüzey üzerinde katman oluşmak; tutmak
- [-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz] Gönlünü kazanmak
- [-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz] Birinde bir şeye karşı ilgi, istek uyandırarak o şeye ilgi, yakınlık duymasını sağlamak
- [-e, -i, -i, -i, -i, -e, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz, mecaz, mecaz] Bütün ilgisini bir yerde yoğunlaştırmak