bastırmak
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
Basma işini yaptırmak
- Kitap bastırmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
Basma işini yapmak
- Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
Zararlı bir olayı önlemek
- Yangını bastırmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
durdurmak
- Oradaki ayaklanmaları bastırdık, yığınla şehit verdik! Bulgaristan’da, Sırbistan’da, Karadağ’da bütün ayaklanmaları bastırdık.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
Üstünlüğünü göstermek
- Şişman, kısa boylu bir yüzbaşı usulsüzlükte, şarlatanlıkta, inatta hepimizi bastırıyor.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
Bir kumaşın kenarını kıvırıp dikmek
- Heyecanını bir türlü bastıramıyor.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
gidermek
- Cevabı bastırdı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
Hemen söylemek
- Ama bir evi tek başına çeviren, o evin düzeninden sorumlu kadınlar ansızın bastıran konuktan her zaman tedirgin olurlar.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
Bir yere beklenmedik bir anda kalabalık hâlde gelmek
- Kış bastırdığında bu sıcağa rahmet okursunuz.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında]
Birdenbire gerçekleşmek ve pek çok etki göstermek
- Köyün ihtiyarları da Feyziye'nin babasına bastırmışlar, onları bağışlatmışlar.
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında] Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, halk ağzında] Kümes hayvanlarını kuluçkaya yatırmak