batmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek
- Sonra hani bir gemimiz batmıştı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
Güneş, Ay ve yıldız Dünya’nın dönüşü dolayısıyla ufkun altına inmek
- Güneş renksiz bulutlar altında batıyordu.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
İflas etmek
- Üstüm başım battı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
kirlenmek
- Ayağına yolda diken batmıştı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
Bir yere saplanmak
- Bazı kimselere para batar, sarf edecek yer ararlar.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
Tedirgin etmemesi gereken şeyler tedirgin etmek
- Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekkülü ve sakinliği fena hâlde batıyor.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
Hoşa gitmeyen bir duruma uğramak
- İçeriye batmış gözleri kadına dikilmişti.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
Devlet, kurum vb. yıkılmak, sona ermek
- Bizans kurulduğundan battığı tarihe kadar 1125 sene geçmişti.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz]
çökmek
- Onun her sözü bana batar.
- [nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz] dalamak
- [nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz] Daha kötü bir duruma uğramak
- [nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz] Yıkılmak, egemenliği sona ermek
- [nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, mecaz, -e, mecaz] dokunmak (I)