bırakmak

Dil: Türkçe

• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Elde bulunan bir şeyi tutmaktan vazgeçip tutmaz olmak
  • Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Eldeki, sırttaki bir şeyi bir yere koymak
  • Gezmeyi haftaya bıraktık.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir işi başka bir zamana ertelemek
  • Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir şeyi bir yerde unutmuş olmak
  • Tencereyi öylece kirli bir biçimde bıraktım.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
  • Paranın bir kısmını bırakırsan rahat edersin.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Geriye kalmasını sağlamak
  • Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, onu görevlendirmek
  • Bırak, burasını benim defterimden okuyayım.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Birinin bir şeyi yapmasına engel olmamak
  • Saçlarını omzuna bırakmış.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   sarkıtmak
  • Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak
  • O da basket oynardı ama artık bıraktı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek
  • Aliye, az önce haftalığını almıştı ve patronlarına işi bırakacağını, bırakmak zorunda olduğunu nasıl söyleyeceğini bir türlü bilemiyordu.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak
  • Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bıyık veya sakal uzatmak
  • Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak
  • Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   boşamak
  • Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Kötü bir durumda terk etmek
  • Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Koyup gitmek
  • Eşyamı size bırakacağım.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Sınıftan veya sınavdan geçirmemek
  • Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir malı pazarlık sonucu fiyat indirimine razı olarak satmak
  • Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bakılmak, korunmak için vermek
  • Islanan zemin kaplaması zamanla kendini bıraktı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir kimseyi beraberinde getirmemek veya götürmemek
  • İz bırakmak. Leke bırakmak.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Sahiplik hakkını başkasına vermek
  • Postacı bir şey bıraktı sana.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
  • Kutuyu biraz öne ittirdi ve Simay'ın tutması için pay bıraktı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek
  • Savaş, sen eğlenmene bak, ben Buğra'yı eve bırakırım kardeşim.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   koymak
  • Bu alışveriş bize fazla bir şey bırakmadı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir şeyi başkasına iletilmek üzere vermek
  • Komiser tutukluyu bıraktı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir şeyi bir kimse veya belli bir amaç için ayırmak
  • Durum böyledir diye her işini bırakıp düşmanlar ne ederlerse etsinler biz durup bakalım mı?
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   götürmek
  • Neden Boğaz’ı koruyacağız da bir vakitler seyran yeri olan Kasımpaşa’yı bırakacağız.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Kâr getirmek, yarar sağlamak
  • Aman beyim bana kıyma, benim de çoluk çocuğum var, mahvolurum ben, biz dost ve arkadaşız kölen olayım bırak şu adamı, diyordu.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Birilerini koyuvermek, salıvermek
  • Kabanımı evde bıraktım.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir yana itmek, önem vermemek
  • Okumamı bırakarak dışarı çıkmamı istiyordu.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Kendi hâline terk etmek
  • Duruşmayı açıyorum demesiyle delikanlının yüzündeki güven dolu ifade yerini endişe ve korkuya bıraktı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Beraberinde bulunması gereken bir şeyi yanına almamak
  • On yıl süren savaş büyük bir yıkım bırakarak bazılarına zenginleşmek için yeni fırsatlar yarattı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir işi veya çalışmayı bitirmeden sona erdirmek
  • Kadını hamile bıraktı.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Bir şey yeni bir duruma dönüşmek
  • İki oğlumu Çanakkale’de bıraktım.
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Geride … kalmasını sağlamış olmak
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   … durumda bulunmasına, … hâle gelmesine sebep olmak
• [-i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, -e, -e, -i, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]   Ölüm sebebiyle kaybetmiş olmak