boşaltmak
Dil: Türkçe
-
[-i, -e, -i]
Boş duruma getirmek
- Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu.
-
[-i, -e, -i]
İçindekileri bir yere dökmek; çıkarmak
- Elenmiş, tertemiz unu leğençe denilen küçük leğene boşalttı.
-
[-i, -e, -i]
Kurtarmak veya güvenliği sağlamak amacıyla bir yerin içindekileri dışarı çıkarmak
- Yayla devriyesi bizden yardım istemek için havaya silah boşaltmış.
-
[-i, -e, -i]
Bir silahta ne kadar mermi varsa hepsini arka arkaya patlatmak
- İbrahim Ağa atın kolanlarını boşaltırken kendini bir iş yapmış sayar.
- [-i, -e, -i] kusmak
- [-i, -e, -i] Düğüm vb.ni çözülmüş duruma getirmek