boşanmak
Dil: Türkçe
-
[-den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, halk ağzında, mecaz]
Karı ve koca mahkeme kararı ile evlilik birliğini bitirmek; ayrılmak
- Ne oldu da kocasından boşandı, sen anladın mı?
-
[-den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, halk ağzında, mecaz]
Hayvan başlığından, koşum takımından veya bağından kurtulmak; boşalmak
- Cemşir, zincirinden boşanmış ayı hıncıyla merdiveni bir solukta indi…
-
[-den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, halk ağzında, mecaz]
Kan, su, ter, gözyaşı, yağmur vb. sıvılar aniden ve şiddetle akmaya, dökülmeye başlamak
- Bir zamandır kendimi tutamıyorum, gözyaşlarım birden boşanıyor.
-
[-den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, halk ağzında, mecaz]
Baskı altında gergin duran bir şey birden ve hızla kurtulmak
- Vecihe, fazla kurulmuş bir zemberek şiddetiyle boşandı.
-
[-den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, halk ağzında, mecaz]
Kapalı bir yerde bulunan insanlar birden dışarı çıkmak
- Yoksa tımarhane mi boşanmıştı?
-
[-den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, halk ağzında, mecaz]
Kıyafet, ruh hâli vb. şeylerden kurtulmak
- Sabırsız ellerle acele acele üst başından boşandı ve çıplak olarak denize atladı.
-
[-den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, halk ağzında, mecaz]
Bir süre kendini tuttuktan sonra aniden ağlamaya başlamak
- Kimseciklerin olmadığını anlayınca bir boşandı, bir boşandı ... Çoktandır, belki yirmi yıldır böyle ağlamamıştı.