bozmak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
- O kötü hayaller, güzel düşünceleri bozmaz.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak
- Kendisini ziyaret eden gazetecilere dedi ki İtalya’da yemekler midemi bozdu.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Dokunmak, zarar vermek
- Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Geçersiz, hükümsüz bir duruma getirmek; nakzetmek
- Bir milyon lira bozar mısın?
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Büyük parayı küçük birimlere ayırmak
- Düşman ordusunu bozmak.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Bozguna uğratmak
- Bostanı bozduk.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Altını paraya çevirmek
- Eskileri bozuyor; beni, çocuğu giydiriyor.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek
- Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Bağ veya bostanın son ürününü toplamak
- Adamcağızı fena bozdunuz.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Bir kızın bekâretine zarar vermek
- Adamcağız politika ile bozmuş.
-
[-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi]
Biçimini ve kullanılışını değiştirmek
- Fakat plancılar bütün bu aşağılık iftiralar ve küfürle dolayısıyla papaza kızıp oruç bozmayacak kadar olgun ve şuurlu idiler.
- [-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi] Altüst etmek, çıkmaza sokmak
- [-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi] Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya bir yalanını ortaya çıkararak küçük düşürmek
- [-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi] Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak
- [-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi] Kötü duruma getirmek
- [-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi] Mahkeme itiraz yoluyla verilen kararı değiştirmek, yeniden yargılamanın önünü açmak
- [-i, mecaz, mecaz, -le, mecaz, mecaz, hukuk, din bilimi] Oruç, abdest vb.ni geçersiz duruma getirmek