buğulanmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz]
Üzerinde buğu oluşmak, buğu ile kaplanmak; puslanmak
- Cigara dumanı, solukların sıcaklığı ile kahvelerin camları iyice buğulanmıştı.
-
[nesnesiz, mecaz]
Göz nemlenmek
- Tek tük ampullerden dökülen kırık dökük ışık demetleri adamakıllı buğulanmıştı.
- [nesnesiz, mecaz] Canlılığını yitirmek