bulaşmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e]
Bir nesne üzerine sürülen bir şey yüzünden kirlenmek
- Tabak bulaştı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e]
Bir şey diğer bir şeyin üstüne sürülmek; sıvaşmak, sıvışmak
- Yüzüne gözüne yer yer kepek bulaşmıştı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e]
Hastalık geçmek, sirayet etmek, girmek
- Erzurum’daki pek çok misyonere de tifüs bulaştı ama kurtuldular.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e]
sataşmak
- Atiye'nin ters ters yüzüne bakmasına aldırmadan yerde bir dirseğinin üstüne uzanmış keyifle yatan Seyit'e bulaştı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e]
İstemeden veya rastlantı sonucu bir işe karışmak
- Seninle hiç alakası olmayan bu işe bulaşmak istemiyorsun.