bulmak
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
Bir şeyle, bir kimseyle arayarak veya aramadan karşılaşmak
- Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
Bir şeyi elde etmek
- Paramı buldum.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek
- Şu kuvvetin, cevherin sırrını bulmaya çalışıyorum.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
keşfetmek
- Kadınlık namına düşündüğüm şeylerin hiçbirini karımda bulamadım.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
İcat etmek
- Böylece yılın ortasını bulduk.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
İstenilen şeye kavuşmak
- Ben de bunu akıllıca buldum.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak
- Bazen onlara yeni ve güzel kıyafetler buluyor.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak
- Sen otur ye, ben yatarken, kendim bir şeyler bulur, yerim.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
Uygun görüp seçmek
- Eden bulur ağam, eden bulur.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
Bir şeyi temin etmek
- Bir türlü bulamadım caminin ismini dersem inanır mısınız?
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz]
Cezaya uğramak
- Süleyman bu Rum gencine bir de Müslüman isim buldu.
- [-i, nesnesiz, nesnesiz] anımsamak
- [-i, nesnesiz, nesnesiz] Bir şeyi belirlemek