büyük
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz]
Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne); cesim, makro, küçük karşıtı
- Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz]
Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram)
- Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz]
Niceliği çok olan
- Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz]
Nitelikleri bakımından başkalarından ayırt edilecek kadar üstün olan; muhteşem
- Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz]
Yaşı ilerlemiş, belli bir yaşa gelmiş
- Büyüklerin tandır sefasına ayıracak zamanları yoktu.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz]
Gücü, kudreti çok olan
- Hangi şekil altında olursa olsun bu otoriteyi yaşattığımız müddetçe büyük devlet sahibi, büyük millet olabiliriz.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz]
Önemli olan
- Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti.
- [sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz] dışkı
- [sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz] Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse