çakıntı
Dil: Türkçe
-
[isim, mecaz, argo, argo, argo]
Şimşek, yıldız, güneş, ışık vb.nin birdenbire ve geçici olarak verdiği aydınlık durumu
- Güneşin ağaç yapraklarından sızarak oynak ışık çakıntılarıyla süslediği bahçedeki o ılık günler nine ve çocuk için ne sevinçler yaşanmıştı.
-
[isim, mecaz, argo, argo, argo]
Çakılmış olan şey
- Sarhoşun bazı sevimli buluşları, delinin beklenmedik çakıntıları olabilir.
-
[isim, mecaz, argo, argo, argo]
Beklenmeyen söz veya davranış
- Bilmem senin ikmal nasıl geçti. Eğer Aga Bedros numara vermezse ve çakıntı olursa bir yıl daha herifin karşısında oturup ders okumaya çalışmak çetin bir iştir.
-
[isim, mecaz, argo, argo, argo]
Sınıfta kalma
- Tahir de bir akşam iki arkadaşıyla Filip’in gazinosuna gider, çakıntıya başlarlar.
- [isim, mecaz, argo, argo, argo] İçkili toplantı, içki âlemi
- [isim, mecaz, argo, argo, argo] İçki içerken kadehleri birbirine vurma, kadeh tokuşturma