çakmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo]
Vurarak sokup yerleştirmek
- Çiviyi tahtaya çakmak.
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo]
Çivi ile tutturmak
- İsa'nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı.
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo]
Kazık çakıp hayvan bağlamak
- Atı çayıra çakmak.
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo]
Bir şeyi başka bir şeye sürtmek, vurmak veya çarpmak
- Çakıyor, kenarlarından fısır fısır ışıklar dağılıp kararıyor. Çakıyor, ateş almıyor.
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo]
Parıldamak, ışık vermek
- Vallahi çaktı mı çakmadı mı anlayamadım. Parasını aldı, tüydü.
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo]
Bir şey saplamak
- Ay, bu kadın İngilizceden de çakıyor mu?
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo]
Sezinlemek, anlamak, farkına varmak
- Kalp parayı birisine çakmak.
- [-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo] İçki içmek
- [-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo] Anlamak, bilmek
- [-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo] vurmak
- [-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo] Sınavda başarısız olmak
- [-e, -i, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, nesnesiz, argo, -den, argo, -i, argo, -den, argo, argo] Kabul etmeyeceği bir şeyi kurnazlıkla kabul etmesini sağlamak