can
Dil: Farsça cān
-
[isim, sıfat]
İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık; can kuşu, ruh
- Canı yok edecek olan yine kendisidir.
-
[isim, sıfat]
İnsanın kendi varlığı, özü
- Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım.
-
[isim, sıfat]
Canlı olma durumu
- Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu.
-
[isim, sıfat]
kişi
- Benimle beraber dört canız.
-
[isim, sıfat]
İnsanın duygularını taşıyan iç âlemi
- Çirkin bana kurban, ben de güzele / Can sever güzeli, maldan ziyade
-
[isim, sıfat]
Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi
- Şeyh çıkınca oradaki canlar da sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çıkarlar.
-
[isim, sıfat]
Sevgi ve yakınlık duygusu ile kendisine bağlanılan
- Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi.