canavar
Dil: Farsça cānāver
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında, sıfat]
Masallarda sözü geçen yabani, yırtıcı hayvan
- Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine / Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında, sıfat]
Acımasız, kötü ruhlu, zalim (kimse)
- Seni bu canavardan kurtarmak istiyorum. Onu uçuruma iteyim mi?
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında, sıfat]
köpek balığı
- Balıklara canavar hücum etmesin diye göz kulak olurmuş.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında, sıfat]
Haşarı, yaramaz çocuk
- Koyunların memelerini bir kere ya çekmişler ya çekmemişler ki canavar göz alıcı bir kükreyişle suyu geçmeye başlamış.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında, sıfat]
Kurt, domuz vb. cana kıyan yaban hayvanı
- Kurabiye canavarı.
- [isim, sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında, sıfat] Herhangi bir şeye çok düşkün olan