çaresiz
Dil: Türkçe
-
[sıfat, zarf, zarf]
Çaresi bulunmayan, onulmaz; umarsız, devasız
- Çaresiz derdimi oğlana anlatıp dükkâna döndüm.
-
[sıfat, zarf, zarf]
Çare bulamayan, zavallı (kimse); biçare
- Viranelerde yemek için ot toplayan çaresiz kadınlarla konuştu.
-
[sıfat, zarf, zarf]
Çıkar yol bulamayan bir biçimde; umarsız
- Birdenbire kendini o kadar çaresiz hissetti ki oradan uzaklaşıp bir sütunun dibine çökerek ağlamaya başladı.
-
[sıfat, zarf, zarf]
ister istemez
- Başöğretmen bu armağanları geri çeviremediği için çaresiz kabul eder.