çarpmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, -i, -i, -i, nesnesiz, -i, -le, matematik, -i, mecaz]
Hızla değmek, vurmak
- Eşiği aştım, içeri girdim, ortada duran uzun bir masaya çarptım.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, nesnesiz, -i, -le, matematik, -i, mecaz]
Etkisiyle birdenbire hasta etmek
- Güneş çarpmak. Kömür çarpmak.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, nesnesiz, -i, -le, matematik, -i, mecaz]
Varlığına inanılan bir gücün öfkesine uğramak
- Yeşildirek'te yatan evliya hepinizi çarpar.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, nesnesiz, -i, -le, matematik, -i, mecaz]
El çabukluğu ile çalmak, dolandırarak elde etmek
- Köprüden denizi seyredenlerin cüzdanını hep çarparlar.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, nesnesiz, -i, -le, matematik, -i, mecaz]
Kurnazlıkla ele geçirmek
- İhtiyarın üç aylıkları aldığı günler çıkagelir, allem edip kallem edip zavallının yarı maaşını çarpar kaçar.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, nesnesiz, -i, -le, matematik, -i, mecaz]
Kalp, hızlı hızlı vurmak
- Güzel halk türkülerinde beni çarpan şey bunların hepsinin arkasında bir vaka, bir macera, nihayet bir insan bulunmasıdır.
- [-e, -i, -i, -i, -i, nesnesiz, -i, -le, matematik, -i, mecaz] Biri çarpılan, öbürü çarpan denilen iki sayı verildiğinde çarpanı çarpılandaki birim kadar çoğaltarak "çarpım" adı verilen bir üçüncü sayıyı elde etmek; darbetmek
- [-e, -i, -i, -i, -i, nesnesiz, -i, -le, matematik, -i, mecaz] Çekiciliğiyle etkilemek, şaşırtmak