çatlak
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz, isim, jeoloji, isim, tıp]
Çatlamış olan
- Çatlak bardak.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz, isim, jeoloji, isim, tıp]
deli
- Çatlaksam çatlağım. Çatlak olmasam bunca adama, gözün görmediğini göstermeye kalkar mıydım?
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz, isim, jeoloji, isim, tıp]
Herhangi bir yerde uzunluğuna olan açıklık; çatlaklık
- Bu testinin çatlağı hiçbir sızıntı göstermemişti.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz, isim, jeoloji, isim, tıp]
ara
- İki denizci kara bulutlar çatlağından güneş ışığının güldüğünü sandılar.
-
[sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz, isim, jeoloji, isim, tıp]
Yer altındaki taş kütlelerinin basınç ve gerilim dolayısıyla yer değiştirmeden çatlayıp yarılması; diyaklaz
- Esmer toprağın yüzünü saran çatlaklar sanki yerin dibine kadar iniyordu.
- [sıfat, mecaz, isim, isim, mecaz, isim, jeoloji, isim, tıp] Deri, mukoza, kemik veya herhangi bir organ üzerinde uzunluğuna olan açıklık; yarık, fissür