çatlatmak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz]
Çatlak duruma getirmek
- Elindeki ustura ile çatlatacağı bu canlı yemişe baktı.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Çatlamasına yol açmak
- Duvarları, tavanı çatlatacak kadar şiddetli olan ve birdenbire kulağa saldıran bu ses dalgası kimsenin kulağını incitmedi.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Sabrını taşırmak
- O dibek kafalı Sülükoğlu'nu hasedinden çatlatacağız.
- [-i, mecaz, mecaz] Aklını kaçırmak