ciddi
Dil: Arapça ciddī
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
Şaka olmayan
- İşin şakaya gelmediğini, verdiğim ciddi kararı çoktan öğrendiler şimdi...
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
ağırbaşlı
- Ben onu pek ciddi bir genç olarak tanırım.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
Titizlik gösterilen, önem verilen; önemlice, becit
- Örneğin zorunlu bir mektup yazmak, sebze ayıklamak ya da ciddi bir konuşma çabucak sıkıyor beni.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
Tehlikeli ve endişe verici olan
- İstiklal Harbi sonunda ve 23 yaşında Çakırbeyli Çiftliği’ne dönen Menderes’in artık gelişme, pişme ve olgunlaşma devresine girdiği ve bu hâle, bir daha ciddi bir hastalık çekmemesi bakımından fiziğinin de iştirak ettiği bellidir.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
Eğlendirme amacı gütmeyen
- O, ciddi bir tavırla mühim bir şey anlatmaya hazırlanmış gibiydi.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
Gülmeyen
- Ciddi bir gazetede liyakatli, genç bir muharririn şu sözleri beni hâlâ düşündürüyor.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
Güvenilir, sağlam, önemli olan
- 'Ciddi mi söylüyorsun?' dememe kalmadan telefon kapandı.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
gerçek
- Çok ciddi durunca mükemmel olduklarını sanıyorlar.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf]
Önem vererek, gerçek olarak
- Hastalığımızın oldukça ciddi olduğuna işaret etmekten kendimizi alamadık.
- [sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf] Güvenilir bir biçimde
- [sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf] Gülmeden, surat asık biçimde
- [sıfat, zarf, zarf, zarf, zarf] Tehlikeli hâlde, endişe verici durumda