çiğnemek
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz]
Ağza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek, öğütmek
- Gözlerine uyku denilen şey girmiyor, çiğnediği lokma boğazından inmiyor.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Ayağı veya tekerleği altına alarak ezmek
- Bunlara dalgın bakarken öteden gelen bir araba onu çiğneyecekti.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Sayılması gereken bir şeyi saymamak, itibar etmemek, ayaklar altına almak
- Bunu yapmamak, insanlığın mukaddes mirasını çiğnemek değil, kendi hayatımı da inkâr etmek olacaktı.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Egemenliği altına almak
- On iki milyonluk bir milleti çiğnemek sevdasına kapıldı.