cilalamak
Dil: Türkçe
-
[-i, argo, argo]
Cila sürerek parlatmak; cila vurmak
- Zehra, lame balo pabuçlarından görünecek olan ayak tırnaklarını da cilaladı.
-
[-i, argo, argo]
Birini yermek amacıyla övmek
- Zaferimizin şerefine kahvelerimizi yudumlarken, benzerim rolünün figüranı Oktay, tanıdığı en dürüst sahtekâr olduğumu söyleyerek beni cilaladı.
-
[-i, argo, argo]
Tat katmak
- Akşama Canfendi'nin yaptığı bu lezzetli yemek, rakıyı ve eğlenceyi cilalamıştı.