çıplak
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim]
Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan; ari, üryan, nü, cıbıl, cıbıldak, cılcıbık, şallak, yalıncak
- Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim]
Saçsız (baş)
- Irmağın başında kocaman, çıplak bir tek kavak vardı.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim]
Üzerinde yaprak olmayan
- Ankara tepelerinin birinde, boz renkli bir binanın çıplak ve dar bir odasında onunla karşı karşıyayız.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim]
İçinde gerekli eşya bulunmayan
- Askerliğini yapmamış, beş parasız, çıplak bir Cemal'in nesi vardı evlenilecek?
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim]
Yoksul olan (kimse)
- Çıplak bir anlatım.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim]
Yalın, süssüz olan; daylak
- Hepimiz, Erzilya gibi, güzelleşmek için yalan elbiseleri arıyoruz ve çıplak hakikati örtmeye, gizlemeye çalışıyoruz.
- [sıfat, mecaz, mecaz, isim] Soyunmuş durumda olan vücudun resmi; nü
- [sıfat, mecaz, mecaz, isim] Apaçık ortada olan