çırpınmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz]
Acı ile debelenmek; çarpınmak
- Bir oltanın iğnesinde çırpınan bir balık.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz]
Kaslar birdenbire kendiliğinden ve düzensiz bir biçimde kımıldamak; ihtilaç etmek
- Bayrakları arzularımla çırpınan gemiler bir gün sırtlayıp beni götürdüler.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz]
Ses çıkararak hafifçe dalgalanmak
- Beğeniyor musun şu yaptıklarını, ne olacak şimdi, ne yapacağız diye çırpınıyordu.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz]
Ne yapacağını şaşırmış bir durumda üzülmek ve telaşlanmak
- O onurlu ve soğukkanlı adam, gözlerini açarak daha çok şey öğrenmek için çırpınıyordu.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz] Çok istenilen bir şeyi gerçekleştirebilmek için aşırı derecede çaba harcamak