cıvımak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Cıvık duruma gelmek
- Hepsi bir arada güneşte erimiş, cıvımış vişnesi, kaymağı, çikolatası birbirine karışmış, karışık dondurma gibiydi.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Bir iş ciddiyetten uzaklaşmak
- Kantarcı adamakıllı cıvımıştı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Şımarıklık etmek
- Az sonra içerisi dolacak; kimisi içtikçe cıvıyacak, kimisi yayık yayık ona dert dökecek.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz] Yakışık almayacak davranışlarda bulunmak