çözülmek
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Çözme işine konu olmak
- Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri / Atlarımız çözüldü girdik handan içeri
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Gevşeyip yumuşamak, erimeye başlamak
- Acı haberi duyunca eli ayağı çözülmüş.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Birliğini, beraberliğini yitirmek, dağılmak, parçalanmak
- Yunan cephesinin çözülüp Anadolu'dan çekilmesiyle yine sulh elde edilmez.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz] Güçsüz kalmak; gevşemek
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz] Dağılmak, çökmek