dağılmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak
- Zaten arkadaşlarımın her biri bir yana dağılmıştı,
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek
- Kentin eski merkezindeki evler kendiliğinden yıkılıyor, bahçe duvarları dökülüp dağılıyordu.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Parçalanarak yayılmak, ufalanmak
- Siyah saçları hare hare suyun yüzüne dağıldı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz]
Karışık duruma gelmek, düzeni bozulmak
- Golü yiyince takım dağıldı. Babanın ölümünden sonra aile dağıldı.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz] Birliği, beraberliği bozulmak
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz] Bir topluluğun, kuruluşun varlığı son bulmak; fesholunmak, münfesih olmak
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz] Yavaş yavaş kaybolmak, yok olmak