dalmak
Dil: Türkçe
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz, spor]
Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek
- O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz, spor]
Bir yerin içine girmek
- Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz, spor]
Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek
- Çocuk ateşi çıkınca daldı.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz, spor]
uyumak
- O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu.
- [-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz, spor] Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak; daldırmak
- [-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz, spor] Güreşte rakibinin bacağını aniden tutmak