dert
Dil: Farsça derd
-
[isim, mecaz, mecaz, mecaz]
üzüntü
- Macit Bey’in eşi Nimet Hanım ona dostça davranıyor ve dertlerini paylaşıyordu.
-
[isim, mecaz, mecaz, mecaz]
hastalık
- Hastayım, derdime verem diyorlar.
-
[isim, mecaz, mecaz, mecaz]
ur
- Boynunda dert çıkmış.
-
[isim, mecaz, mecaz, mecaz]
Sızlanma ile karışık dilek
- Valinin böyle bir derdi var mı, kaymakamın böyle bir derdi var mı?
-
[isim, mecaz, mecaz, mecaz]
Yapılmak istenen şey
- Kalbimde daima bunun eksikliğini hissettim ama kimseye derdimi anlatamadım.
- [isim, mecaz, mecaz, mecaz] sıkıntı