doğrultmak
Dil: Türkçe
-
[-i]
Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek
- Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı.
-
[-i]
Düzgün duruma getirmek
- Yanlışları doğrultmak.
-
[-i]
Bir şeye veya yere doğru yöneltmek
- Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu.
-
[-i]
Yön bulmak
- Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim.
-
[-i]
Para sağlamak, kazanmak
- Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz.