dökmek
Dil: Türkçe
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak
- İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Belli bir yere boşaltmak
- Mebrure’nin yardımını reddederek yarım bardak suya bu kâğıdın içindeki tozu döktü, küçük bir kaşıkla karıştırarak ilacı bir hamlede içti.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
akıtmak
- Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
saçmak
- Tavuklara yem döktü.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Bir şeyi salmak, bırakmak
- Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı...
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek
- Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak
- Lokma dökmek. Kadayıf dökmek.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak
- Sınıra asker dökmek.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek
- Dil dökmek.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak
- Satılmayan hamsileri denize döktüler.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Çok söylemek
- Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Bir şeyi yok etmek için atmak
- Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü. Mangal yakmak denmezdi. Mangalı dök, tutuştur denirdi.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak
- Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Yakmak, tutuşturmak
- Sınıfın yarısını döktüler.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Kullanmak, harcamak, sarf etmek
- Para dökmek.
-
[-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak
- Acaba biraz anlatsan, derdini döksen olmaz mı?
- [-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz] Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek
- [-i, -e, nesnesiz, -e, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz] Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak