dolma
Dil: Türkçe
-
[isim, sıfat, sıfat, argo, argo]
Dolmak işi
- Çok geçmeden odaya çevredeki komşular dolmaya başladı.
-
[isim, sıfat, sıfat, argo, argo]
Tavuk, kuzu gibi hayvanların veya biber, domates, kabak gibi sebzelerin hazırlanan iç kullanılarak doldurulmasıyla yapılan etli veya zeytinyağlı yemek
- Perihan nine evde kalacak, baklava açacak, dolma yapacaktı.
-
[isim, sıfat, sıfat, argo, argo]
Doldurularak yapılan
- Dolmabahçe bir dolma arazinin üzerinde. Burayı yapan mimar saraya bir akciğer yapmayı düşünmüş ve suyun altından bir tüneller sistemi kurmuş.
-
[isim, sıfat, sıfat, argo, argo]
Doldurularak atılan (tüfek vb.)
- Padişah topçusu Memet Çavuş, Hıdırlık doruğunda kıçtan dolma balyemezi gümbürdetiyor.
-
[isim, sıfat, sıfat, argo, argo]
Yalan, hile, dalavere
- Oturalım şuraya da dolmamızı içelim, belki bir şeyler buluruz.
- [isim, sıfat, sıfat, argo, argo] Üç sigara kâğıdına bolca sarılmış esrar