dolu
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, isim, eskimiş]
İçi boş olmayan; dolmuş, meşbu, pür (I), komple, boş karşıtı
- Su ile dolu bir şişe.
-
[sıfat, mecaz, isim, eskimiş]
Bir yerde sayıca çok
- Dağda keklik dolu.
-
[sıfat, mecaz, isim, eskimiş]
Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan (toplu taşıma aracı, salon vb.); paket
- Haftaya pazartesiye kadar bütün uçaklar dolu.
-
[sıfat, mecaz, isim, eskimiş]
Boş vakti olmayan; meşgul
- Bugün doluyum.
-
[sıfat, mecaz, isim, eskimiş]
Çok olan (iş, uğraş, olay vb.)
- Tabanca doludur, dikkat edin.
- [sıfat, mecaz, isim, eskimiş] İçinde atılacak mermisi bulunan (top, tüfek vb. ateşli silahlar)
- [sıfat, mecaz, isim, eskimiş] Tornacılıkta delik açılmamış (gereç)
- [sıfat, mecaz, isim, eskimiş] Bir duygunun güçlü etkisinde olan
- [sıfat, mecaz, isim, eskimiş] İçki doldurulmuş bardak