donmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, fizik, mecaz, mecaz]
Sıvı, soğuğun etkisiyle katı duruma gelmek; buymak
- Arabacım neredeyse donmak üzereydi.
-
[nesnesiz, fizik, mecaz, mecaz]
Yaşamını yitirmek, soğuktan ölmek
- Çimento ve alçı çabuk donar.
-
[nesnesiz, fizik, mecaz, mecaz]
Çok üşümek
- Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.
-
[nesnesiz, fizik, mecaz, mecaz]
Bitki soğuktan zarar görmek, yararlanılmaz duruma gelmek
- Bütün kafaların donmuş, taşlaşmış olmasını istiyorlar.
- [nesnesiz, fizik, mecaz, mecaz] Kimyasal bir etki ile katılaşmak
- [nesnesiz, fizik, mecaz, mecaz] Eriyik durumda bulunan bir metal katı duruma geçmek
- [nesnesiz, fizik, mecaz, mecaz] Beklenmedik bir durum karşısında birden hareketsiz kalmak
- [nesnesiz, fizik, mecaz, mecaz] Gelişmemek, yeniliklere açık olmamak