düşmek
Dil: Türkçe
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek
- Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek
- Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Yere devrilmek, yere serilmek; boylamak (I)
- Çocuk koşarken yere düştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak
- Dağlara kar düştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak
- İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Kar, yağmur vb. yağmak
- Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Vurmak, değmek, rastlamak
- Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Vakti gelmeden ölü doğmak
- Sen bu işin üstüne çok düştün.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak
- Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
eksilmek
- Bu resim buraya iyi düştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Aşırı ilgi veya sevgi göstermek
- Bize düşen, medeniyetin zorlamaları karşısında bir ayıklamayı başarabilmek olmalıdır.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Uğramak, kapılmak
- Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Yakışmak, uygun gelmek
- Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Yakışık almak
- O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak
- Mirastan ona bu ev düştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Bir yerde bulunmak
- Bu yaşta mahkemelere düşmek...
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak
- Kabine düştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak
- Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak
- İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
İşbaşından uzaklaşmak
- Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Hızı, gücü, değeri azalmak
- Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Isı, basınç, ateş vb. eksilmek, azalmak
- Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Düşkün, fakir vb. duruma gelmek
- Bir kelepir düştü.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek
- Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Belirli zamana rastlamak
- Medine'nin düştüğünü söylemek istedim.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Fırsat çıkmak
- Önüne, peşine, arkasına düşmek.
-
[-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik]
Olmak, olumsuz bir duruma girmek
- Düşmüş kadınları bu dönemin yazarlarının yücelterek duygudaşlıkla çizdiklerini görüyoruz.
- [-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik] Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak
- [-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik] Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil
- [-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik] Kötü yola girmek
- [-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik] Alışmak, müptela olmak
- [-e, -den, nesnesiz, -den, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, teknik] Telefon, sanal ağ vb. alanlarda bağlantı kurmak