duymak
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, mecaz]
Bilgi almak, öğrenmek, haber almak
- Bir köylüden burada avlandığınızı duydum.
-
[-i, nesnesiz, mecaz]
İşitmek, ses almak
- Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor.
-
[-i, nesnesiz, mecaz]
Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket vb. fizik durumlarını algılamak; hissetmek
- Elimin üzerinde bir böceğin gezdiğini duydum.
-
[-i, nesnesiz, mecaz]
Bir şeyi sezmek, fark etmek
- Güzel olmasın fakat ruhu olsun, bir şey duysun.