eğreti
Dil: Türkçe
-
[sıfat, zarf, zarf]
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, bir şeyin yerine geçici olarak kullanılan
- O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu.
-
[sıfat, zarf, zarf]
İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış olan
- Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu.
-
[sıfat, zarf, zarf]
takma
- Eğreti diş. Eğreti bacak.
-
[sıfat, zarf, zarf]
Belli belirsiz olan
- Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde.
-
[sıfat, zarf, zarf]
Uyumsuz, yakışmamış
- Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun.
- [sıfat, zarf, zarf] İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimde
- [sıfat, zarf, zarf] üstünkörü
- [sıfat, zarf, zarf] İleride geri alınmak üzere verilen şey