ezmek
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, argo]
Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek
- Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, argo]
Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek
- Haydi güzelim, şeker ezelim / Bu sene de bekâr gezelim
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, argo]
Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek
- Ağır vergiler halkı eziyordu.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, argo]
Maddi sıkıntıya sokmak
- Bu yol hayvanı ezdi.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, argo]
Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak yormak
- Düşmanı ezmek.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, argo]
Karşıdakini tamamen yok edecek biçimde yenmek
- Yukarıda bulunanlar aşağıdaki halkı eziyorlar, bu zulümdür.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, argo]
Üzerine baskı yaparak hükmü altında inletmek
- Paraları bir haftada ezerim.
- [-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, argo] harcamak