geçinmek
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -le, mecaz, -den, mecaz]
Yaşamak için gerekeni sağlamak
- Avla geçinen bir kabile, bu gıdaları tesadüfe borçlu olduğuna inanabilir.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, -den, mecaz]
Uzlaşmak, anlaşmak
- Aman çocuklar, birbirinizle iyi geçinin.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, -den, mecaz]
taslamak
- Şiir güç ya, şair olmak, şair geçinmek o kadar değil.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, -den, mecaz]
Kendi gereksinimlerini başkalarından sağlamak
- Hamza hem fabrikada çalışır hem de müdürün yaşlıca karısından geçinir.