geniş
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Eni çok olan; enli, gen (I), vâsi
- Geniş, bomboş bir taşlığın serin, rutubetli küf kokusu duyuldu.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Alanı büyük olan; makro, dar karşıtı
- Bu ağaç, bir geniş bostan duvarının dış tarafında idi.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Bol olan (elbise)
- Geniş anlamlı.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Kapsamı büyük, dar sınırlar içinde kalmayan, yaygın olan; makro
- Besbelli geniş, olabildiğince umursamaz görünmek istiyordu.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Kolay kolay tasalanmayan, hoşgörülü, rahat olan
- Geniş iş alanları sağlandı.
- [sıfat, mecaz, mecaz] Çok fazla